İşte boykotun yansımaları: Restoran ve kafeleri gezdik

İşte gözlemlerim…

İLK DURAK ŞİŞLİ-MECİDİYEKÖY: GEÇEN HAFTALARA GÖRE BOŞ

-İlk durağım Şişli- Mecidiyeköy. Soğuk ve yağışlı havadan mı bilemiyorum ancak o her zaman tıklım tıklım olan Cevahir AVM’nin önü ve çevresindeki kafelerde daha çok turistler ile kurstan çıkan gençler var. Zincir kahveciler nispeten boş. Ortaklar girişinin köşesinde birkaç başka mekana daha uğruyorum. Buradakiler ise biraz daha dolu. Bir grup gencin yanına oturuyorum. 17 yaşındaki Kerem ve kardeşi Kerim Altındiş, diyor ki: “Abla, boykottan haberimiz var ama mekan bizim buluşma mekanı. Yoksa boykotu destekliyoruz. Her hafta sonu aynı muhabbet annemle. 200 lira veriyor. Para üstü istiyor. Allah aşkına 2 kahve olmuş 250 lira. Neyin para üstü.  İnşallah bu boykot işe yarar da bizim evin kavgası biter.” Sohbeti duyan barista Ali Uyanık da hafta sonları normalde dükkanlarında oturacak yer bulmanın zor olduğunu belirterek, “Ama bugün sakin. Bence havanın soğuk olmasından… Boykottan değil. Bizim insanımızın boykot yapabileceğine inanmıyorum” diyor.

İKİNCİ DURAK GAYRETTEPE: RESTORANLAR SAKİN

-Gayrettepe’de durağım, sosyo-ekonomik açıdan gelir seviyesi daha yüksek grubun uğrak yeri olan ve ünlü marka, kafelerin olduğu Zorlu AVM. Yağmurlu havanın etkisi ne kadardı bilemem ancak açık alandaki zincir kafe/ restoranların dış ve iç mekanları normale göre çok daha sakin. İç mekandaki birkaç zincir kahvecide ise bilindik manzaralar var. Hatta birinde uzun bir de sıra var. Tesadüf bu ya, ekonomist Prof. Dr. Emre Alkin ile karşılaşıyoruz. Boykot gözlemine geldiğimi söylüyorum. Diyor ki: “Yani evet etkili olmuş sanki… Biraz boş buldum ben de. Vatandaş isyanında haklı ancak benim katılmadığım nokta, tepkinin sadece kafe ve restoranlara yönlendirilmesi. Maliyetlerin neden yüksek olduğu da sorgulanmalı.

Asgari ücret, sigorta, vergi masrafları arttı. Bazı çalışanlar EYT’li oldu, onlara tazminatlar ödendi vs. Hizmet sektöründe masrafların en önemli kalemi işçiliktir. Bu unutuluyor. Bence bu pahalılığın yegane müsebbibi yanlış iktisat politikaları. , faiz, mal ve hizmet ücretlerini birbirinden bağımsız hale getirir, bazısına müdahale eder, bazısını serbest bırakırsanız Avrupa’dan daha pahalı bir ülke olursunuz. Peki ne yapmalı dersen, piyasa ekonomisine geçilmeden bu serzenişler durmaz derim.”

Fulya Soybaş kafede vatandaşlarla sohbet etti.

ÜÇÜNCÜ DURAK: ORTAKÖY BOŞ BEŞİKTAŞ TIKLIM TIKLIM

-Kumpircilerin olduğu Ortaköy Meydanı boş. Çevredeki kafe- restoranlar her zamanki cumartesi yoğunluğunu ilginçtir ki yaşamıyor. Kahvaltısı ile ünlü bir mekanın, soyadını söylemek istemeyen Ahmet isimli garsonu, “Vallahi her cumartesi kapıda kuyruk olurdu. Bugün bu kadar boş olmasını yadırgadım” diyor. Canan Doğan ve Elif Fabiani ise “Nefes alacağımız bir tek hafta sonumuz var. Kahve içmeye çıktık” diyorlar.

Boykottan haberdarlar. Ama ile devam ediyor Doğan: “Tüketicinin, tüketmekten gelen bir gücü olduğuna inanmıyorum. Elbette ‘birlikten kuvvet doğar.’ Ama bence sorunun asıl kaynağı ekonomi politikaları.” Fabiani ise ona katılmıyor: “Elbette beş parmağın beşi de bir değil ancak enflasyonu fırsata çevirenler olduğu da kesin. Denetimler yeterli değil. Geçen yıl 200 lira olan öğle yemeğim şimdi 640 lira. Nerede var böyle enflasyon? TÜİK ve İTO rakamları ortada. Hazır millet fiyat algısını yitirmişken ‘vur abalıya’ açgözlülüğü var. Esnaf ahlakı nerede? Bundan da bahsedelim.”

ESNAF NE DİYOR?

-Gelelim madalyonun öteki yüzüne… 15’ten fazla esnaf ile yüz yüze konuştum; tepkileri benzer. Doğa Kafe’nin sahibi Şahin Kurtgöz’e kulak verelim: “Fincanı 4 liraya mal edilen Türk kahvesini 80, bir adet kurabiyeyi ister glutensiz, ister fıstıklı olsun 110, bir bardak çayı 60 liraya satamazsın! Satan var mı, var. Zaten onlar yüzünden bugün bu tartışmanın içindeyiz. Bunun savunması olmaz. Gel gör ki, biz de varız. Bugün normal bir işletmenin giderleri 2 yıl öncesine göre üçe katlandı. Ancak malzeme maliyetleri sanıldığı kadar yüksek değil. 2 yıl önce 5 liraya mal ettiğin bir tas çorba bugün 6-7 lira. Et yemeği biraz daha yüksek çıkabilir ama o da en fazla 100 gram et koysan 45-50 lira eder. Bizi zorlayan esas kalem fatura, kira, KDV ve personel maliyetleri. Bugün asgari ücretle çalışan bir işçinin maliyeti 25 bin lira. 5 kişi çalışıyor, 125 bin. Geçen yıl elektrik, su, gaz gibi tüm giderler 100 bin lira iken bu yıl 2 katından fazla. Basit bir örnek: 2021’de 3 bin lira olan dükkan kiram 2023’te 10 bin liraya çıktı. Bu yıl ise 17 bin 500 oldu. Benim kafe ara bir sokakta ve sıralı bir dükkan. Sen hesapla enflasyonun kaç katı artmış kira… Dükkanın ana caddede, köşe binada, aydınlık olması da kirayı artırıyor. Dolayısıyla benim 100 liraya sattığım tabağı bir başka esnaf maliyetlerden ötürü pekâlâ 150 liraya satabilir. Yani hepimizi aynı kefeye koyamazsınız. Bir hakkaniyetten söz edeceksek bu, tüm bu sorunlara asıl çözümün bulunması olmalı.”

BOYKOT DEMOKRATİK BİR HAKTIR

-Boykotun öncüsü Ekonomist İris Cibre’yi de aradım, gözlemlerimi aktardım. Ona ulaşan yorumlar da benimkine benziyor. Şöyle diyor Cibre: “Çok uzun zamandır her görüşten insan ilk kez bir konu üzerinde birlik oldu. Bundan mutluluk duydum. Çoğu kişi işletme maliyetlerinin yüksekliği, personel, kira giderlerinden bahsediyor. İşletmelerin maliyetlerini tartışmıyorum ben. Ancak tartıştığım şey bu maliyetlerin- enflasyon oranları ortadayken- ne kadar arttığı ve bunun biz tüketicilere hangi oranda yansıtıldığı. Boykot demokratik bir haktır, kültürdür. Bu boykotun da amacı hükümetin sorumluluğunu azaltmak değildi. Farkındalık oluşturmaktı. Yetkilileri çözüm arayışına ittiğimizi görüyorum. Bence başarılı olduk.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir